Aynı Ameliyathanede İki Kardeş
İzmir’de aynı hastanede görev yapan iki kardeş, gününü neredeyse birebir aynı akışta geçiriyor: sabah viziti, poliklinik, ameliyat ve gece nöbeti. Murat ve Hakan Korkmaz, biri Hacettepe, diğeri Ege Üniversitesi tıp fakültesinden mezun, aynı branşı seçen iki beyin ve sinir cerrahı. Tesadüf değil, çocukluklarından bu yana birbirini izleyerek, yan yana çalışarak bugünlere gelmişler.
İkilinin mesaisi, hastaların ilk başvurusundan ameliyat sonrası takibe kadar ortak ilerliyor. Aynı serviste hasta ziyaretleri yapıyor, poliklinikte birlikte değerlendirme yapıyor, gerekli olduğunda ameliyathanede aynı masada yer alıyorlar. Bu düzen, özellikle karmaşık vakalarda hızlı ve tutarlı karar alma imkânı sağlıyor.
Neuroşirürji gibi hataya pay tanımayan bir alanda iki deneyimli elin aynı masada buluşması, hem odaklanmayı artırıyor hem de iş bölümünü netleştiriyor. Kimi ameliyatlarda biri mikroskop başında tümöre odaklanırken, diğeri damar ve sinir yapılarını güvenli alanda tutuyor. Bu rol paylaşımı, operasyon süresini kısaltabiliyor ve komplikasyon riskini azaltabiliyor.
İşin eğitim tarafı da var. Kardeşler, uzmanlık döneminden itibaren birbirlerinin ameliyat notlarını okuyup, vaka sonrası kritik aşamaları tek tek tartışmış. Bugün de her zorlu vakayı iki ayrı bakışla yeniden ele alıyorlar: Görüntülemeyi birlikte inceliyor, cerrahi yaklaşımı çiziyor, olası sürprizler için B ve C planı hazırlıyorlar.
Hastane koridorlarında sık gördüğümüz bu uyum, ameliyathanede daha da belirginleşiyor. Nöroşirürji masasında kafa travmalarından tümörlere, bel-boyun fıtıklarından omurga kırıklarına kadar geniş bir yelpaze var. İki cerrahın aynı anda sahada olması şu başlıklarda fark yaratıyor:
- Planlama ve strateji: Preop toplantılarda alternatif yollar önceden netleşiyor.
- Zaman yönetimi: Mikroskop altındaki kritik evreler hızla, ama kontrollü ilerliyor.
- Güvenlik: Damar ve sinir koruması için çift kontrol uygulanıyor.
- İletişim: Ameliyat içi kararlar sözsüz uyumla daha akıcı alınıyor.
Bütün gün aynı tempoda çalışmak her ekip için zordur. Kardeş olmak bu yükü hafifletiyor. Birbirlerinin güçlü ve zayıf yanlarını biliyorlar; kimin mikrocerrahide daha sabırlı olduğu, kimin acil travmada daha seri davrandığı net. Bu sayede görev paylaşımı doğal akışında şekilleniyor.
Uzmanlıkları sadece bıçakla sınırlı değil. Poliklinikte tanı koyarken de birlikte düşünüyorlar. Baş ağrısı, dengesizlik, görme kaybı gibi şikâyetlerle gelen bir hastada, MR ve BT görüntülerindeki küçük detaylar çoğu zaman belirleyici. İki çift göz, küçük ama kritik bulguları kaçırma ihtimalini azaltıyor.
Nöroşirürjinin teknolojik yüzüne gelirsek: Modern merkezlerde mikroskop, nöronavigasyon, intraoperatif nöromonitörizasyon gibi araçlar standart hale geldi. Bu araçlar cerraha yol gösteriyor, güvenli sınırları işaretliyor. Kardeşler de planlamada bu teknolojik desteği hesaba katıyor; vaka kuruluna radyoloji ve anestezi uzmanlarını dahil ederek ortak bir dil kuruyor.
Ameliyatı birlikte yapmak her zaman şart değil. Kimi vakalarda birinin deneyimi öne çıkıyor, diğeri dışarıdan destek veriyor. Özellikle omurga vidalama, kompleks disk cerrahisi, anevrizma klipleme veya derin yerleşimli tümör operasyonlarında ikili çalışmak daha sık tercih ediliyor. Buna karşın rutin işlemlerde iş akışı bölünüp daha çok hastaya erişim sağlanabiliyor.
Hastalar açısından en büyük artı, süreklilik. Tanı anından taburculuğa kadar aynı ekip sahada. Bir hasta ertesi gün yeniden kontrole geldiğinde, onu muayene eden takım değişmiyor. Bu da tedavi planına bağlılığı artırıyor ve beklenmeyen bir şikâyette hızlı geri dönüş sağlıyor.
İkili ekip modelinin etik ve kurumsal yönleri de önemli. Hastane içi vaka konseyleri, dış danışma süreçleri ve standartlaştırılmış kontrol listeleri kişisel ilişkilerin klinik kararları gölgelemesini önlüyor. Kardeşlerin birlikte çalışması bir avantaj sunarken, kararların kurumsal protokollerle denetlenmesi şeffaflığı koruyor.
Bir de insani tarafı var. Nöroşirürji, uzun saatler, geciken yemekler, ayakta geçen mesailer demek. Aynı tempoyu kaldırabilmenin yolu, iyi bir omuz arkadaşından geçiyor. Kardeşler, yorulduklarında birbirlerine mola alanı açıyor, kritik anlarda ‘ikinci ses’ olarak denge sağlıyor.
İzmir, sağlık altyapısıyla son yıllarda bölgesel bir çekim merkezi haline geldi. Bu hikâye de bunun küçük bir yansıması. Farklı üniversitelerin kültürüyle yetişmiş iki hekim, aynı çatı altında ortak bir dil oluşturmuş durumda. Bu birliktelik, branş içinde deneyim paylaşımını hızlandırıyor, genç hekimler için de güçlü bir rol modeli sunuyor.
Son söz olarak, bir kavramı öne çıkarmak gerekiyor: beyin cerrahisi ekip işidir. Kimi zaman iki kardeş, kimi zaman yıllardır yan yana çalışan meslektaşlar… Önemli olan, bilgi ve dikkatin aynı amaç için buluşması. Korkmaz kardeşlerin masasında gördüğümüz de bu: iyi plan, sakin el, açık iletişim ve hastanın yararını önceleyen bir iş bölümü.
Ekip Çalışmasının Hastaya Yansıması
Gün sonunda ölçülebilir sonuçlar değerli. Daha kısa ameliyat süresi, daha az kan kaybı, yoğun bakımda daha stabil seyir ve taburculuk sonrası daha net takip planı… İkili çalışmanın hedefi bu metrikleri iyileştirmek. Bu yaklaşım, hem planlı tümör cerrahilerinde hem de acil kafa travmalarında sahada karşılığını buluyor.
Hasta ve yakınları için iletişimin sadeleşmesi de önemli bir kazanım. Ameliyat öncesi riskler, olası senaryolar, ameliyat sonrası iyileşme adımları iki imzalı ama tek ağızdan anlatılıyor. Kontrol randevularında aynı çerçeve korunuyor, gereksiz belirsizlikler azalıyor.
Kliniklerin sürdürülebilirlik tarafı da göz ardı edilmemeli. Birbirini tamamlayan hekimler, izin ve nöbet planlarında esneklik yaratıyor. Bu esneklik, yoğun dönemlerde bakım kalitesinin düşmesini engelliyor ve hastaların bekleme sürelerini kısaltıyor.
Kısacası, İzmir’de aynı hastanede yan yana çalışan bu iki kardeşin hikâyesi, bir aile bağından fazlasını anlatıyor. Aynı hedefe bakan iki meslektaşın, disiplinli ekip çalışmasıyla hastaya somut fayda üretme çabasını… Sağlık hizmetinde aradığımız şey de tam olarak bu: Uyum, şeffaflık ve güven veren bir tedavi yolculuğu.